Etiket arşivi: SignalSEC

Apple’ın açığını bulan Ünüver: Elimizde henüz bildirmediğimiz zafiyet var

Türkiye’deki ilk zafiyet istihbarat şirketi olan ve güvenlik açıklarına yönelik çalışmalar gerçekleştiren SignalSec firmasına bağlı Trapmine şirketi, Apple cihazlarında güvenlik açığı buldu. Apple tarafından yayınlanan güvenlik güncellemesinde Trapmine tarafından bulunan güvenlik şirketinin açığına da yer verildi.

Trapmine’ın ortaya çıkardığı açık; iPhone 5 ve sonrasındaki Apple telefonlarını, 4. Nesil ve üstü iPad’leri, 6. Nesil ve üzeri iPod’larda bulunuyor.

İlgili Röportaj >> Celil Ünüver: Devletin beğenmediği projeme Avrupa’dan milyon dolarlık teklif geldi

Apple firmasının CoreGraphics bölümünde yer aldığını belirttiği ve cihazlarda bulunan kötü niyetle hazırlanmış bir font dosyası, uygulamaların beklenmedik bir şekilde kapanmasına neden oluyor. Açıklamaya göre bu sorun, girişte geçerlilik denetimiyle boş işaretçi ile ayrıştırılarak çözüldü. Apple, güvenlik açığını bulan şirketin adına da TRAPMINE olarak güvenlik bildirisinde referans verdi. Apple’ın 13 Aralık tarihli açıklamasında yaklaşık 48 açık, kimler tarafından bulunduğu ve nasıl onarıldığı bilgisiyle yer aldı.

Siber Bülten 2017 Tehdit Öngörü anketine katılın

TRAPMINE’ın kurucu ortağı Celil Ünüver Siber Bülten’e yaptığı açıklamada “Keşfettiğimiz problem Apple CoreGraphics modülünün yazı tiplerini yorumlamayla alakalı olsa da bir PDF dökümanının Safari üzerinden açılması ile tetiklenebiliyor. Yani bir websitesi ziyaret edilerek tetiklenebiliyor. Daha önce mobil güvenlik üzerine birçok araştırma yapmıştık. 2010 yılında Windows Mobil sistemlerde SMS ile tetiklenebilen, uzaktan kod çalıştırmayı mümkün kılan bir double free zafiyeti keşfetmiştik. (http://www.securityfocus.com/archive/1/514398/30/0/threaded) Kendi kategorisinde Windows Mobil’de keşfedilen ilk zafiyetlerden biriydi.” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz yıllarda yaptıkları çalışmalara da değinen Celil Ünüver 2011 yılında İsviçre’deki bir konferansta mobil tehditlere dikkatleri çektiklerini söyledi. “Threats On Your Smartphone sunumunda (http://media.hacking-lab.com/scs3/scs3_pdf/SCS3_2011_Unuver.pdf) , yakın zamanda mobil işletim sistemlerindeki media player uygulamalarının hackerların yeni hedefi olacağını, böylece MMS ile tetiklenebilen video tabanlı zafiyetler bulunacağını belirterek, 2015 yılında Android’de keşfedilen Stagefright zafiyetlerini 4 yıl öncesinden haber vermiştik. (Sunum sayfası 20).

Ünüver ellerinde Apple’a henüz bildirmedikleri bir zafiyet olduğunu da açıkladı: “Son zamanlarda şirket içi zamanımızın bir kısmını, zafiyet araştırmalarına ayırmaya karar verdik ve 6 yıl önceki mobil güvenlik bilgimizle zafiyet aradık. Bir aylık bir çalışma ile iOS ‘ da iki adet zafiyet keşfettik. İlk zafiyet bizim için değersiz olan bir Null Pointer Dereference hatası. Bu yüzden Apple’a bildirip, referans edinmek istedik. Kapatılması yaklaşık 2-3 ay sürdü. Diğer bulduğumuz zafiyet (heap overflow) ise daha değerli olduğu için henüz bildirmedik hala zero-day olarak bekliyor.”

İlgili haber >> Apple – FBI savaşındaki sürpriz kilit kırıcı belli oldu

2011 yılı itibariyle Türkiye’de ofansif ve ileri seviye bilgi güvenliği çalışmaları yapma amacıyla kurulan SignalSec, özellikle SCADA (Uzaktan Kontrol ve Gözleme Sistemi) yazılımı güvenliği alanında hizmet veriyor. Daha önce birçok Amerikan firmasının açığını bulan şirket, Amerikan Ulusal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı US-CERT kurumu ile koordineli çalışarak da bazı güvenlik açıklarının yamanmasını sağlamıştı. Şirketin güvenlik açığı bulduğu firmalar arasında Adobe, IBM, Microsoft, HTC gibi dünyaca ünlü markalar da bulunuyor.

Signalsec halen bankaların yanı sıra GSM, CERT, askeri ve polis kurumlarına danışmanlık ve eğitim hizmeti sağlarken, TRAPMINE firması altında zero-day ataklara karşı geliştirdiği yeni nesil uç nokta güvenliği çözümleri sunuyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

[wysija_form id=”2″]

Devletin beğenmediği projeme Avrupa’dan milyon dolarlık teklif geldi

Dünyada stratejik ve kârlı bir sektör haline gelen siber güvenlik henüz Türkiye’de beklenen atılımı gerçekleştiremedi. Bu gelişmeye paralel olarak Türkiye menşeli güvenlik şirketleri gerek bölgesel gerek küresel pazarlarda kendilerine yer bulmakta zorlanıyor. Bu durumun birkaç istisnasından biri SignalSec. Şirketin kurucusu Celil Ünüver ile  sektörün Türkiye’deki durumunu, ülkenin önündeki potansiyelini ve kendisi gibi bu kouya meraklı gençlere önerilerini konuştuk.

 

 

 

 

 

 

 

Celil Ünüver kimdir?

Celil Ünüver,  tersine mühendislik , exploit geliştirme ve  SCADA güvenliği  alanlarında çalışmalar yapan bir güvenlik araştırmacısıdır. Siber tehdit istihbarat hizmeti veren birçok global firmaya zero-day zafiyet araştırmacısı olarak hizmet vermiş ve yazılım güvenliği üzerine yaptığı çalışmaları uluslararası birçok konferansta sunmuştur. Şu an çalışmalarına kurucu ortağı olduğu SIGNALSEC Ltd. altında devam
etmektedir. 

Türkiye’de siber güvenliğin durumunu anlamak için akademi ve şirketler arasındaki ilişkiden başlayalım. Üniversite ve sektör arasındaki bağlantıyı nasıl değerlendiriyorusunuz?

– Türkiye’de birkaç üniversite sektörle işbirliği yaparak bilgi güvenliği alanında dersler ve yüksek lisans programları sunuyor. Bu işbirliğinin diğer üniversitelerde de artması , hem akademinin hem de sektörün gelişmesini sağlayacaktır. Güvenlik alanında çok az yayın yapan bir akademik camiamız mevcut. Yapılan yayınlar ise yıllardır network güvenliği ve kriptolojinin dışına pek çıkmıyor. Özellikle NYU Polytechnic üniversitesinin sektörle olan işbirliği güzel bir örnek olabilir ülkemiz için.

Dünyada bir start-up jenerasyonunu n oluştuğunu görüyoruz, bunu Türkiye’de siber güvenlik sektörüne yansımaları bulunuyor mu?  Teknokentlerde kurulan siber güvenlik şirketleri var mı?

– Türkiye’de start-up firmaları malesef e-ticaret , alışveriş ve çöpçatan sitelerinden oluşuyor. Siber güvenlik alanında faaliyet gösteren start-up şirketi ise çok az. Teknokentlerde az sayıda siber güvenlik şirketi bulunuyor. Türkiye’deki teknokentleri vergi avantajlarından yararlanmak için büyük firmaların doldurduğunu görüyoruz. Start-up şirketlerine pek yer kaldığı söylenemez.

Devlet siber güvenlik sektörünün gelişmesi ve dünyaya açılması için neler yapıyor? Bu konuyla ilgili şahsi tecrübeleriniz var mı?

– Devlet teknoloji sektörünün gelişmesi için son yıllarda girişimcilere ve firmalara elinden gelen desteği sağlıyor. Biliyorsunuz Tübitak,  Ulaştırma Bakanlığı , Sanayi Bakanlığı vb. kurumların ar-ge ve girişim desteği programları mevcut. Bu programlarda sıklıkla siber güvenlik ile ilgili konular öncelikli alan olarak belirleniyor. Sektörde bu programlardan yararlanan birçok siber güvenlik firması mevcut ancak malesef çoğu dünyaya açılacak ürünler geliştirip aldıkları desteğin hakkını verebilmiş değil. Bu konudaki bireysel tecrübelerim de malesef pek iç açıcı değil. Devletin sağladığı destek programlarındaki jüri üyeleri bazen projenizi anlayacak potansiyele ve tecrübeye sahip olmayabiliyor. 2010 yılında henüz şirketimi kurmadan önce böyle bir devlet desteğinden yararlanmak için başvurmuş ancak jüri aşamasında projemi anlatamayıp elenmiştim. 2010 yılında elenen o projemiz, 2014 yılında ise Avrupalı bir yatırım firmasından milyon dolarlık yatırım teklifi aldı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Siber güvenlikte yerli üretim ne seviyede? Yerli üretim diye sunulan ürünler ne kadar yerli?

– Malesef siber güvenlikte gerçekten yerli üretim yapan firma sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ülkemizdeki yerli üretim modası, çeşitli  linux / bsd distrolarının (pfsense vb.) arayüzünü değiştirerek , birkaç modül ekleyerek UTM, Firewall olarak sunmak ya da zafiyet tarama ve OSINT araçlarını harmanlayarak web portalında toplamak. Malesef ortaya çıkan bu sözde yerli ürünler ile devlet desteklerinden yararlanmak  da oldukça kolay.

Sektörün devlete bağımlı olarak ilerlediği fikrine katılıyor musunuz? Eğer böyle bir durum varsa bu sektörün dışarı açılması ve gelişmesi önünden bir engel midir?

–  Bu fikri ortaya atanlar muhtemelen çoğunlukla devlet kurumlarına iş yapan sektör oyuncuları. Gelişmekte olan bir ülkeyiz ve ülkemizde siber güvenliğin durumu da malum. Böyle bir ortamda bu firmaların sıradan ürün ve hizmetlerini devlet kurumlarına biraz korku yaratarak satmaları gayet olağan ancak aynı ürün ve hizmetler ile yurtdışına açılmaları ve gelişmiş ülkelerde pay edinmeleri imkansız. Dolayısıyla bu şirketlerin ayakta kalabilmesi için devletin alımlarını ve desteğini sürdürmesi lazım. Ülkemizde bebek endüstri , yerli malı vb. korumacı politikaların uygulanmasının sektördeki firmaları daha da tembelleştireceğine inanıyorum. Zira şu an birçok “yerli” ürün geliştiren firma yabancı ürün korkusu ve paranoyası yaratarak satış yapmaya çalışıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaliteli olarak bilinen üniversitelerin bilgisayar mühendisliği ve siber güvenliğe yakın diğer bölümlerinde güvenlik çalışmalarının gelişmediğini gençlerin bu sektöre ilgisinin az olduğunu görüyoruz. Henüz lisans eğitimi alan öğrencilerin bu alanda özelleşmeleri için neler önerirsiniz?

–  Son yıllarda bunun değiştiğine inanıyorum. Bazı üniversitelerde kurulan başarılı ve aktif bilgi güvenliği öğrenci kulüpleri, CTF grupları mevcut.  En son Romanya’da katıldığım bir konferansta BilkentSec isimli bir grubun, konferansın CTF finaline kaldığını ve yarıştığını görüp mutlu oldum. Bu alana meraklı üniversite öğrencilerine, başarılı olmak istiyorlarsa, bilgi güvenliği uzmanı veya etik hacker olmaya özenmemelerini tavsiye ederim. Başarılı olmak istiyorlarsa gerçek manada hacker olmaya özenip , Phrack okuyarak işe başlayabilirler. Tabi önce gerçek manada hacker olmanın , oraya buraya zarar vermek, yasal olmayan işler yapmak olmadığını da anlamaları gerekiyor 🙂

Kendi siber güvenlik hikayenizi bizimle paylaşır mısınız? Her şey nasıl başladı? 

–  Çocukluğumdan beri herşeyi bozmayı , parçalara ayırmayı severdim. Yaratan sanırım beni de kırmaya programlamış. Ufak yaşta babamın işi gereği bilgisayarla tanıştım. Yine erken sayılabilecek bir yaşta programlamaya başladım. Ancak içimdeki kırma hevesi, programlamayı da başka programları kırma amacıyla kullanmaya yöneltti. Doğru zamanda, doğru kişilerle (Yasin Sürer, Ahmet Cihan, Ahmet Akbulut vb.) yapılan arkadaşlıklar ve kar amacı gütmeyen çalışmalar, oluşumlar bu alanda ilerlememi sağladı. Türkiye’deki sektörün tersine giderek, siber güvenliğin farklı alanlarında uzmanlaşmaya (vulnerability research, exploit development) çalıştım. İlk başlarda bu konular üzerine Türkiye’de çalışamadığım ve iş yapamadığım için yakınıyordum ancak bu durum bana çalışmalarımı yurtdışına taşımamı, birçok ülkede çok farklı ve heyecanlı işler yapmamı sağladı..

Türkiye’de stratejik siber güvenlik çalışmalarına ihtiyaç var mı? Bu konuda neler yapılabilir?

–  Türkiye siber güvenlik ile ilgili gelişmeleri maalesef geriden takip ediyor ve uyguluyor. Dolayısıyla özellikle siber güvenlikte stratejik çalışma alanlarını belirleyebilecek stratejik düşünce oluşumlarına ihtiyacımız var. Bu konular özellikle Amerika’da güvenlik stratejileri gelistiren think-thank kurulusları catısı altında geliştiriliyor. Stratfor, CNAS gibi kuruluslar bunlardan bazıları. Ülkemizde devlet politikalari geliştiren bir takım düşünce kuruluşları var fakat hali hazirda bu alanda aktif denebilecek stratejiler çıkarmanın çok geresindeyiz. Bunun sebeplerinden bir tanesi özgün fikirler üretebilmenin yanı sıra, uygulamaya geçirecek yetkinlikte olmamamız…

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ULAŞMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

Bulduğunuz 0-day açıklıklarını satabileceksiniz

Türkiye’nin önde gelen siber güvenlik firmalarından SignalSec serbest araştırmacılara önemli bir fırsat sunarak, buldukları sıfırıncı gün açıklıklarını satın alabileceğini ilan etti. SignalSec hakkında sıfırıncı gün açıklığı satması nedeniyle İzmir Savcılığı tarafından soruşturma başlatılmış, yasal olmayan bir durum bulunamadığı için dosya kapatılmıştı.

Şirket programın adının Zaafiyet Açıklık Programı (ZOP) olarak açıkladı. İşte programın detayları

Zafiyet Ortaklık Programı

SVP, Türkiye’deki güvenlik araştırmacılarına maddi destek için tasarlanmış güvenlik açıkları ödüllendirme ve ortaklık programıdır. Eğer keşfettiğiniz ve satmak istediğiniz bir 0day güvenlik açığı var ise, açık hakkında bilgileri bize gönderirseniz, size en kısa sürede teklifimizle geri dönüş yaparız.

SVP programı dahilinde genel olarak bir kurumsal ortamda bulunabilecek uygulamaları etkileyen güvenlik açıklarıyla ilgileniyoruz. Bazı örnekler;

  • Browsers
  • Media Players, Document Viewers
  • ICS/SCADA Applications
  • Enterprise Applications (Storage,Backup,Network,DB etc.)

SVP İletişim Detayı ve Öneriler;

  • Zafiyet bilgilerini lütfen şu formatta iletiniz: template.txt
  • Herhangi bir kurumun websitesini etkileyen açıklar ile ilgilenmiyoruz, lütfen göndermeyin.
  • Sadece dünya genelinde yaygın “yazılımlardaki” güvenlik açıklarıyla ilgileniyoruz.
  • Zafiyet formunu PGP kullanarak cert[at]signalsec.com ‘ a iletiniz. PGP Key

 

Türk yargısı: “0-day bulup satmak suç değildir”

Bilgisayar uygulamalarında ve işletim sistemlerinde daha önce bulunmamış güvenlik zaafiyeti olarak bilinen ‘0-day (zero day-sıfırıncı gün)’ açıklıklarıyla ilgili İzmir savcılığı önemli bir karara imza attı. Emniyet Genel Müdürlüğüne mail yoluyla yapılan bir ihbar ile harekete geçen savcılık, “0-day zaafiyetlerini hedef alan ve sisteme gizlice trojan bulaştıran exploitleri el altından ABD’ye satılması’ iddiasıyla ilgili soruşturma başlattı.

Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan soruşturma sonucunda, İzmir’de bulunan SignalSEC Bilgi Güvenlik Danışmanlık Yazılım Tekn.Hiz Ltd. Şti’nin 0-day açıklıklarını yasal ve faturalı olarak yurt içi ve yurt dışı firmalara satış yaptığını belirledi. Savcılık ihbara temel teşkil eden ve kimliği bilinmeyen kişi ve kişilerce ortaya atılan iddiaların soruşturmanın devamını gerektirir nitelikte olmadığına ve kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Bu kararla birlikte siber güvenlik çalışmalarında legal bir belirsizliğin ortadan kalktığı düşünülüyor. Sıfırıncı gün açıklıklarıyla ilgili çalışmaların henüz olgunluk seviyesine ulaşmadığı Türkiye’de, araştırmacıların önündeki en büyük sorulardan birinin ‘bulduğum güvenlik zaafiyetini hukuk içerisinde nasıl değerlendirebilirim?’ olduğu ifade ediliyordu. İzmir Cumhuriyet Savcısı Soner Kaya’nın verdiği kararın emsal niteliği taşımasıyla konuyla ilgili hukuki altyapının oluştuğu değerlendirmesi yapılıyor.