Etiket arşivi: Kenneth Geers

Kenneth Geers: “Türkiye’nin bölgesinde dikkat edilmesi gereken en ciddi siber güç İsrail’dir” 

Siber Bülten ekibi bu ay, ünlü siber güvenlik analistlerinden Kenneth Geers’le siber uzaydaki gelişmeler üzerine detaylı bir mülakat gerçekleştirdi. Siber güvenlik araştırmacılarının ve analistlerinin karşılaştığı zorluklardan siber diplomasiye, Türkiye ve ABD’nin siber uzayda işbirliği potansiyelinden İsrail’in siber kapasitesine kadar pek çok konuda sorularımızı yanıtlayan Geers, farklı uluslararası aktörlerin siber politikaları hakkında dikkate değer açıklamalara bulundu.

Doktorasını Sertifikalı Bilgi Sistemleri Güvenliği Programı’ndan (CISSP) alan Kenneth Geers, 20 yıl boyunca ABD Ulusal Güvenlik Dairesi, Deniz Kuvvetleri Kriminal Araştırma Servisi ve NATO bünyesinde görevde bulundu. ABD’nin, Estonya’daki NATO Müşterek Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi’nde görevlendirdiği ilk temsilcisi olan Geers, Ukrayna’nın Kiev kentinde çalışmalarına analist olarak devam ediyor. Ünlü siber güvenlik analistinin Stratejik Siber Güvenlik adlı bir kitabı ve konu üzerine yazılmış 20’den fazla makalesi bulunuyor.

Siber güvenlik araştırmacıları ve devletler arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ikisi arasındaki işbirliği, yaptıkları işin kalitesini ve tarafsızlığını etkiler mi? Bu açıdan yabancı yardım ne derece güvenilirdir? 

Ulusal güvenlik endişeleri ve bilgi tasnifi, sivil araştırmacılar ve devlet arasında bir uçurum oluşturuyor. Bir “siber savaşın” sürdüğüne inanmaya devam ettiğimiz sürece, herhangi bir araştırmacının veya şirketin tarafsızlığına inanmak zorlaşacaktır. Hepimiz sadece insanız ve günün sonunda hepimiz bize ait olan şeyleri koruma arzusu taşıyoruz.

Bu anlamda, bir dereceye kadar yabancı yardım kaçınılmaz; çünkü kendi ülkenizde uzmanlık geliştirebileceğinizden çok daha fazla sayıda kritik teknoloji ve yetenek mevcut. Fakat bilgece hareket ederek, her kişi veya program, potansiyel bir Truva atı olarak görülmeli. 

Türkiye ve ABD arasında siber güvenlik alanında herhangi bir işbirliği ihtimali görüyor musunuz? NATO bağlamı dışında, siber uzayda ikili ilişkilerin geliştirilmesini nasıl değerlendirebilirsiniz?

Siber uzay mevcut geleneksel insanî ilişkilerin yalnızca bir yansımasıdır. Türkiye ve ABD’nin ortak jeopolitik çıkarları bulunduğu müddetçe siber uzayda da ortak düzlemde buluşacaklardır.

Stratejik siber güvenlik konusunda çalıştığımız müddetçe, uluslararası işbirliği bir ihtimal değil. Siber uzay; ABD, Rusya, Çin ve Türkiye’den veya bunların hepsinin toplamından çok daha büyüktür.

Hukuki yaptırım ve karşı istihbarat, yasal olarak sadece kendi hukuki yetki alanlarıyla sınırlıdır ve destek için dostlara ve müttefiklere itimat edilmelidir. 

Estonya ve Ukrayna’da çalışmış ünlü bir analist olarak, Estonya ve Ukrayna’ya karşı iddia edilen Rus saldırıları arasındaki en göze çarpan farklılıkları ve benzerlikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her ülkenin gerçek dünyadaki çatışmalarının izlerini siber uzayda da görmek mümkündür. Ayrıca siber saldırılar da zamanla evrimleşti. 1990’ların başında World Wide Web’in ilk zamanlarında, Rusya ve Çeçenistan internette çok ciddi bir propaganda savaşı verdiler. Estonya’da, Rusya’nın 2. Dünya Savaşı’ndaki fedakarlıklarına karşı algılanmış bir saygısızlığa karşı “vatansever hacker” kavramının en saf halini gördük. Ukrayna küresel bir kaygı gerektiren bir çatışmada bulunarak, ABD dahil birçok uzak ülkeye de eşzamanlı saldırılar düzenlendi. 

Türkiye’nin yakın coğrafyasında; Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanlar’da en dikkat edilmesi gereken güçlü siber aktör sizce hangisidir?

İsrail’dir. İsrail Savunma Gücü’nün websitesi aslında her şeyi söylüyor: “İsrail Savunma Gücü (IDF) hem savaş hem de barış hallerinde, sürekli ve durmaksızın, düşmanlarının projelerini engellemiş ve aksatmış, kamuoyunu etkileyerek, her türlü cephede ve her türlü çatışmada uğraş vermiş ve İsrail’in düşmanları üzerindeki üstünlüğünü muhafaza etmiştir.”

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN LÜTFEN FORMU DOLDURUN

[wysija_form id=”2″]

ICWC dünya çapında bir konferans olma yolunda

Geçtiğimiz hafta Ankara’da Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından ikincisi düzenlenen Uluslararası Siber Savaş ve Güvenlik Konfernası (International Cyber Warfare and Security Conference-ICWC), iki günlük yoğun gündemi ve yüksek profilli konuşmacılarıyla dikkat çekti.

Siber güvenliğin her boyutuyla tartışıldığı ICWC, Türk ve yabancı katılımcıların olduğu kadar, kamu ve özel sektörün de bakış açısını karşılaştırmalı olarak görebilmek adına oldukça faydalıydı. Keynote speech, siber güvenlik ile bir süredir içli dışlı olanların yakından tanıdığı bir isim olan Kenneth Geers tarafından verildi; NATO Müşterek Siber Savuma Mükemmeliyet Merkezi (Cooperative Cyber Defence Center of Excellence-CCDOE) Büyükelçisi sıfatına sahip Geers’ın bu görev için seçilmesi, konferansın bir senede katettiği yolun da bir bakıma göstergesiydi. Konuşmasına “2014 yılında kim kompleks sistemlerin güvenli olduğunu söyleyebilir ki?” sorusuyla başlayan Geers, Türkiye’nin kısa vadeli siber güvenlik startejisini etkilemesi muhtemel Suriye Elektronik Ordusu (SEA) ve İsrail Savunma Kuvvetleri’nin kabiliyetlerinin altını çizdi. Siber alanın uluslararası düzlemde savaş, suç ve espiyonaj kavramlarını hızla değiştirmeye başladığına değinen Geers, jeopolitik gerilim yükseldikçe, siber alanda artan sürtüşmelerin ulusların kapsamlı güvenlik politikalarını şekillendireceğine inandığını belirtmesi dikkate değerdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri Siber Savunma Kumandanlığı’ndan Namık Kaplan, TSK’nın siber güvenliğe bakış açısını yansıtmak açısından önemli bir sunum yaptı. Siber alanı bir muharebe alanı olarak kabul eden Türkiye’nin kabiliyetlerini savunma alanında yoğunlaştırdığına vurgu yapan Kaplan, temelde hedefin her zaman yedek bir plana sahip olmak olduğunun altını çizdi. Sunumun sonlarına doğru kurgulanmış bir ‘hackleme’ sonucu tüm elektriklerin kesilmesi üzerine sunumunu şarj edilebilen bir tepegöz yardımıyla bitiren Kaplan, salonun bir hayli ilgisini çekti. Konferansın dikkat çekici sunumlarından bir diğeri de Havelsan Siber Güvenlik Dairesi Direktörü Eymen Şahin’e aitti. Sunumunda siber istihbaratı, siber dünya ile kesişimlerden ortaya çıkan her türlü bilgi akışı olarak niteleyen Şahin, entegre bir siber güvenlik ekosistemine duyulan ihtiyaca değindi. Avusturalya’nın Huawei’i, Çin’in Cisco’yu ve Rusya’nın Intel’i iç piyasasından çıkardığı bilgisini de aktaran Şahin, yeni dönemde ulusal güvenliğin sağlanmasında yerli teknolojilerin geliştirilmesinin azami öneme ulaşacağını söyledi.

Son oturumda yoğunlaşılan siber güvenliğin sağlanmasında devlet, akademi ve sanayinin işbirliği başlığı, Türkiye’nin hazırladığı 2013-2014 Eylem Planı içeriğine eklenmiş olsa da, kapsamlı ve işleyen bir politika geliştiremediğimiz bir konu niteliğindeydi. Bu anlamda aralarında Ulaştırma Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Emine Yazıcı Altıntaş ve Lockheed Martin İkinci Başkanı Jonathan W. Hoyle’un da bulunduğu Türk ve yabancı konuşmacıların bu konuya odaklanması, kamu, özel sektör, akademi perspektiflerinden konunun farklı boyutlarının ele alınması açısından önemliydi.

Ancak sunumların güçlü yanları olduğu gibi, eksik yanları da vardı. Sunumların bir kısmı üst düzey bilgiler içerirken, bazı sunumlar siber güvenlik kapsamında neredeyse giriş bilgisi düzeyinde başlıklara yer verdi. Bir sonraki konferansta bu dengeyi iyi tutturmak, adı içerisinde siber savaş, siber güvenlik kavramlarını barındıran ve ciddi fonlanan bu etkinliğin ciddiyetini artırmak adına önemli bir adım olacaktır. Buna ek olarak, her ne kadar  kritik altyapı güvenliği iki konuşmacıdan birinin istisnasız değindiği bir konu olarak karşımıza çıksa da, kapsamlı olduğu kadar içerikte doyurucu bir sunum izlemek konferans boyunca mümkün olmadı. Siber uzantılı kavramların ileri seviyede incelenmesi hedeflenen bir platformda, bir oturumun ulusal güvenlik stratejileri kapsamında sıklıkla vurgu yapılan kritik altyapı güvenliğine ayrılmasını beklemek sanıyorum ki yerinde bir istektir.